23 Nisan 2013 Salı

Adını Sen Koy



Geçtiğimiz pazar günü İstanbul Kongre Merkezinde Ali Güreli’nin son projesi All Arts İstanbul'daydım. Uzun zamandır ayrı kaldığım bir yanım sanki şarj oldu. Her ne biçim ve şekilde olursa olsun içinde yaratıcılık olan her eser dünyamı şenlendirir. Bu ister bir müzik olsun, ister bir tiyatro,film, bir kitap, ya da bir tablo.


Bu açıdan baktığımda Ali Güreli'ye yöneltilen eleştiriler ya da Ali Güreli'nin bu sergiden kişisel bir çıkar elde edip etmediği beni hiç ilgilendirmiyor. Ancak yine de bir fuar adı altında ele alındığında sunumun yeterli olmadığını da ifade etmek istiyorum. Zira iki üç tane çini atölyesinin, bir elin parmaklarıyla sayılacak kadar sayıda galerinin katıldığı, ancak sebil gibi hat sanatının yer aldığı bir sergiye fuar demek üstelik adını All Arts koymak ne derece etik bir sanat anlayışına sığıyor ? yorumunu size bırakıyorum. Başına 'uluslararası' ibaresi konulduğunda ise dam üstünde saksağan.


Katılımda bulunan galeriler, antika ve müzayede evleri, kurum, yayın, kitabevi, kültürel tasarım ve mücevher evinden oluşan toplam 140 katılımcıdan 92 sinin geleneksel sanatçının olduğu fuarda sanat koleksiyoneri Öner Kocabeyoğlu kolleksiyonundan 35 parçalık bölüm, Remzi Gür’ün Ferman koleksiyonu ve Yusuf İyilik’in hat koleksiyonu ilk kez sergilenmiş.



Sanat dünyasında geçmiş ve güncel, geleneksel ve modern tüm üretimi kavrayarak; klasik Türk sanatları, antika, modern sanat örnekleri ile İstanbul’un ve bölgenin sanat hayatına farklı bir boyut getirmeyi amaçlayan fuar(?) tüm bu şartlar altında dahi, sergilenen her eserde beni farklı dünyalara götürmeyi başardı.

MarjinalArt Gallery- Esra Kizir Gökçen'in Bubbles serisinden



Kültürün üç alanı olduğunu söyler Afşar Timuçin. Sanat, Bilim, Felsefe. Bence de kültüre bu üç alanın dışında bir alan daha eklemeye çalışmak abesle istigaldir. Zorla eklenmek istendiğinde ise sırıtır. Kendini bir ayna gibi ortaya çıkarır.



Son gününe sıkıştırılmış olsa da gözümün ve bilincimin gördüğü güzellikleri içime sindire sindire dolaştım. Baskı sanatının son örneklerini gördüğüm Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun müze haline getirilen evinin Mavi Kaplumbağa Bahçesi Sanatevi olarak ustalarının elinden çıkan her biri sahibine özel hazırlanmış yazmaları da oradaydı. Mehmet Eyüboğlu'nun hastalandıktan sonra Cennet adını verdiği son baskı kalıbından çıkan yazmayı kızıma hediye olarak aldım.




Fahrelnisa Zaid'in bir tablosu.


Burhan Doğançay tabloları, İznik ve Kütahya çinileri, iğne oyaları ile yarıdeğerli taşların karışımından tasarlanmış takılar, antikalar, hat sanatı ve ebru sanatı örnekleri arasında geçen saatler sonrası, tatlı yorgunluğa, bir fincan az şekerli Türk Kahvesi fincanı 5.-TL dahi olsa ilaç gibi geldi.

3 Nisan 2013 Çarşamba

Baharın Böylesi


Hüzün dağları delerken, neşe binmiş bir kelebeğin kanadına,
Yeşil ormanlar, mavi ummanlar geçmişler,
Küçük bir kedicik su içmiş kana kana küçük çanağından,
Yeni bir kuzucuk doğmuş, annesinin yanında.
Bademler çiçeğe durmuş, kirazlarsa tomurcuğa
Kanatları ıslanıncaya kadar kelebeğin, neşe hiç eksilmemiş,


Hüzün dağları savurmuş fırtına ekmiş, kasırga biçmiş,
Heba olmuş yeni açan bademler, tomurcuğa duran kirazlar,
Sarılacak bir dal aramış küçük kedicik,
Sıkı sıkıya tutunmuş belki bir pamuk ipliği vardır bulunacak,
Ne çare, ne ip, ne pamuk,
Savrulmuş fırtınanın girdabında
Yerlere yeksan olmuş hayat.


DS