30 Haziran 2012 Cumartesi

Duvar

Geçiyor... Anlar saniselere, saniyeler dakikalara, saatlere, günler aylara, yıllar ömre dönüşürken zamandan duvarlar örüyorum hayatıma. Gücü yalnızlığımdan ve korkularımdan alarak örüyorum, örüyorum , örüyorum duvarları, maneviyatın, duygunun içine giremeyeceği kadar yükseltiyorum tuğlaları. Ama ruhum o kadar yorgun ki...


Her tarafı ışıksızlık kaplamış. gözlerim nafile bir ışık süzmesi görebilse yıkılacak korkulardan, yalnızlıktan ve değersizlikten oluşan duvarlar.

Kendimle çelişiyorum. Savaşın en acımasızını yaşıyor iki yanım. Ruhum zaafiyet geçiriyor, maddiyatım ise obezite.

Kendi yarattığımız duvarların içinde ışık hızından da hızlı yaşanan hızlı tüketim, ileri teknoloji, multimilyarlık kazançlar ne yazık ki insanlığı aynı hızla yok ediyor. Bir lokma karın doyurmak için,
Bir insana ulaşmak için,

Bir yere varabilmek için,

Bir zenginlik yaratabilmek için,

İhtiyacımız olduğunu sandığımız maddiyat, bizi gittikçe daha hızlı koşmak zorunda olduğumuz yarışta, hırsın, sevgisizliğin, kıskançlığın, açgözlülüğün, yalancılığın, onursuzluğun, bencilliğin açıkçası içimizdeki yanlış tarafın beslenmesine sebep oluyor.

Bazen bilerek, bazen istemeyerek sadece zorunluluktan kendi yarattığımız ördüğümüz duvarların içinde yaşıyoruz. Ben zaman zaman bir yol buluyorum ördüğüm duvarları aşıp ruhumun beni götürdüğü basamakları çıkarak zorluyorum kendimi... Yoksa tükeneceğim.

Her birimiz denizdeki taşlar kadar, gökyüzündeki yıldızlar kadar ya da ormandaki bir ağaç kadar tek başınayız. Objektifimin karesinden duygularımı anlatmamın kameramın Nikon ya da Canon olmasının bir önemi var mı?

Gerçek olanı, olması gerekeni, günümüz dünyasında şekillenmiş, negatif bir evrime uğramış insanda bulabilmek, bunu umut etmek çok güç. Aslında şöyle bir etrafımıza baksak, diğer canlıların farkına varsak belki onları anlayabilirsek, kendimizi daha objektif görüp, günümüz insanının nasıl bir çukurun içinde olduğunu ve acilen birşeyler yapmamız gerektiğini anlayabileceğiz. Yapmamız gereken sadece ve sadece kendi içimizi dışımızda görebilmeyi becerebilmek.